31 Temmuz 2015 Cuma

5N1K?

                                   Evet, klasik bir başlık olan 5N1K? Ben burada iki soruya taktım. Azıcıkta inancım olduğu için özellikle bir soruya. Şimdi rahatlıkla şunu sorabilirsiniz. Ne var ki Ne, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Neden ve Kim sorularında demeyin. Benim için önemli olan iki soru ise Kim ve Neden. Eğer benim gibi tanrı inancı varsa kim sorusunun pekte bir önemi yok. Çünkü iyi de olsa kötü de olsa her şey yaratıcıdan geliyor. Bir yaratıcıya inanmanın en güzel yanı da bu olsa gerek.
   Neden sorusuna gelince insan zorlanıyor. Bu soru insanın hayatını alt üst eden sorudur. Neden ben, neden benim başıma geliyor, neden daha iyi durumda değilim neden mutsuzum ve benzeri birçok soru. Bu soru bir yaratıcının varlığını kabul etmekle de çözüm bulmuyor. Tamam, bunları o yaptı ama neden beni seçti veya neden bana fazla verdi neden eksik verdi. Yaratıcı olmadığını farz edip seçilim içinden bir tesadüf olarak geldiğimiz dünyada sonu da önemli değilken neden bu yaşam denen oyunun içine düştük. Sorular ve sorular iç kemirmekten başka bir şey yok. Hani ünlü bir İngiliz sözü var ya “Cahillik mutluluktur.” diye gerçekten işin içinden böyle çıkabiliyor insan.
 “Aman çok mu önemli yaşa gitsin. Sana verilen gün ne kadarsa doldur da bitsin.” Diyebilecek kadar rahat olamadım bir türlü. Hep yaşadığım anın daha kaliteli eğlenceli olmasını istedim. Hani küçük şeylerden mutlu olun deniyor ya. Nasıl olayım be sürekli küçük şeylerden mutlu. Zaten içine doğduğum dünya ufacık çevrem ve insanların görüşleri o kadar dar ki benim küçük şeylerden mutlu olmam bekleniyor. İşte o an neden diye tekrar sorasım geliyor. Ben neden Avrupa’nın doğusu olan hatta Avrupalı dahi kabul edilmeyen gelişmekte olan bir Türkiye ye gönderildim. Belki de Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan bir ailede dünyaya gelmiş olsaydım, çok fazla düşünecek ve sorma derdine sahip olmayacaktım mutsuzluk nedenim açlık olacaktı. Şimdi şu satırı yazarken bile fark ettim ki o zamanda yine neden ben açım diyecektim ve neden sorusundan kurtulamayacaktım.
Uzun lafın kısası bu konuda olmaz ama şunu katiyetle söyleyebiliriz ki; eğer mutlu olmak istiyorsan neden sorusunu dünyandan çıkaracaksın. Belki de mesnevideki şu hikâye işin özüdür.
Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş;
"Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"
"Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım." Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaratana güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış. Mevlana; "işte sana istediğin örnekler.... Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. "Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu. Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaratandan geldiğini bilir, inanır. Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı. Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile...

   Neden demeyi bıraktığımız an her şeyin kaynağının tek olduğuna inanı hayata geçirdiğimizde çok soruya gerek kalmayacak galiba… J